MARDİNİN MEŞUR YERLERİ
İpek yolu üzerinde Suriye ile sıfır noktasında bulunan Nusaybin , Dicle Nehri ile Fırat Nehri arasındaki havzanın yaniMezopotamya'nın kuzey kısmında bulunmaktadır. M.Ö. 4500 yıllarında Subarular tarafından kurulan şehir, M.Ö. 3000 yıllarında Sümer kralı Lugazakis tarafından “Nırbo” olarak adlandırılmış ve Çağ-Çağ deresinin batısında yeniden inşa edilmiştir. Tarih süresince yukarı Mezopotamya'nın en büyük şehri olarak sürekli yer almıştır.
Kuruluşundan Sümerlerin yıkılışına kadar (M.Ö.2850) Sümer imparatorluğuna bağlı kalmıştır. M.Ö.2850-2300 Yılları arasında Akadlar ,M.Ö. 2300-2060 Yılları arasında Akad-Sümer imparatorluğu,M.Ö. 2060-1800 Yılları arasında Babilliler, M.Ö.1800-1305 Yılları arasında Mitanililer, M.Ö.1305-715 de Asurlular, M.Ö.612-330 Yılları arasında Med-Persler, M.Ö. 330 da Selefkuslar (Selevkoslar), M.Ö. 130-M.S. 50 Yılları arasında Abgar krallığı, sonra da Romalıların hakimiyetine girmiştir. M.S. 637 Yıllarına kadar şehir sürekli Romalılar ile Sasaniler arasında el değiştirmiştir. M.S 637 yılında İslam orduları hakimiyetine giren Nusaybin, sıra ile Emeviler, Abbasiler, Mervaniler, Eyyubiler, Selçuklular, M.S.1258 de Hulagu hanın eline geçmiş, daha sonra Karakoyunlular, Artukoğulları ve Akkoyunlular , daha sonra da 1516 yılında Osmanlı İmparatorluğuna geçmiştir.
Nusaybin'in ilk kurulduğundaki adı bilinmemektedir. Ancak Sümerler döneminde “Nırbo” denilmiştir.
Babilliler şehre Armis veya Nisibis, Huri-Mitaniler Nabila,Kenge, Nas-ü-bina, Asurlular Meppin-Suba, Romalılar Antimosya, Süryaniler Nasibina-Sarbo, Sasaniler Ahvaz , Araplar Nasibeyn, Kürtler ise Nisebin, Cumhuriyet döneminde de Nusaybin adını almıştır.
Görülüyor ki 5000 yıldır hep aynı isim kullanılmıştır.
Tarihi süreçte birçok önemli olaya tanıklık eden şehir, en parlak dönemini M.Ö.130 yıllarından başlamak kaydı ile M.S. 637 yılları arasında yaşamıştır. Hıristiyanlık dininin yayılması ile şehirde her türlü eğitimi veren bir fakülte kurulmuş ve eldeki tarihi verilere göre bulunulmuş? 2000 öğrenci bu üniversitede eğitim görmekteydi. En parlak dönemini ise mor efrem döneminde yaşayan okulun bir Yönetmeliğinin olduğu bilinmektedir.
Nüfus[değiştir | kaynağı değiştir]
| Yıl | Toplam | Şehir | Kır |
|---|---|---|---|
| 1965[2] | 36.172 | 7.584 | 28.588 |
| 1970[3] | 44.180 | 14.994 | 29.186 |
| 1975[4] | 55.634 | 23.684 | 31.950 |
| 1980[5] | 63.561 | 30.981 | 32.580 |
| 1985[6] | 82.720 | 45.178 | 37.542 |
| 1990[7] | 85.448 | 49.671 | 35.777 |
| 2000[8] | 103.863 | 74.110 | 29.753 |
| 2007[9] | 116.465 | 88.296 | 28.169 |
| 2008[10] | 113.007 | 84.372 | 28.635 |
| 2009[11] | 111.568 | 83.832 | 27.736 |
| 2010[12] | 112.790 | 85.498 | 27.292 |
| 2011[13] | 113.718 | 86.395 | 27.323 |
| 2012[14] | 115.072 | 88.047 | 27.025 |
| 2013[15] | - | - | - |
Sosyal Yapı ve Kültür[değiştir | kaynağı değiştir]
Tarih içinde çok sayıda farklı devletin yönetimi altına girmesiyle beraber Nusaybin birçok kültürel ve toplumsal değişikliliğe maruz kalmıştır. İslamiyet öncesi/Romazamanında bu bölgelerde çoğunlukla Süryanilerin kaldığı bilinmektedir.[16] Bununla beraber bu coğrafya Kürtlere de ev sahipliği yapıyordu. İslamiyet'in yayılışıyla beraber tüm İslam Aleminde olduğu gibi bu coğrafyaya da birçok Müslüman Arap gelmiş, buralara yerleşmiş ve İslamiyet'i anlatmıştır. Bunun etkisiyle beraber Kur'anı Kerim'in de Arapça olması, buralarda hızlı bir Arapça öğrenme ve daha sonraları araplaşma olarak sonuç vermiştir.Ancak yaşanan göçler ve demografik değişiklikler neticesinde,günümüz itibariyle Nüfusun büyük bir çoğunluğunu Kürtler teşkil etmekte olup geri kalan nüfus Araplardan ve Süryanilerden oluşmaktadır.
Kent değişik bir sosyal yapıya sahiptir. Eski yerli nüfusun çoğunluğunu kayıp etmiştir. Sınır kapısı olması, son yıllardaki köyden kente göçler dolayısıyla kentin sosyal yapısı tamamen değişmiştir. Bu değişiklikler ister istemez beraberinde büyük sorunları da getirmektedir.
Şehir başta da belirtildiği gibi E-90 Karayolu üzerindedir. Bu nedenle ulaşım imkanları iyi bir konumdadır. Karayolu haricinde şehrin içinden geçen ancak uzun süredir uluslar arası ulaşıma kapalı bir demir yoluna sahiptir. Diyarbakır'a mesafesi 152 km.,Mardin'e 56 km. Batman'a 139 km ,Şanlıurfa'ya 220 km.,Gaziantep'e ise 360 km.dir. Zaho'ya uzaklığı 140 km., Kamışlıya ise 1 km. kadardır. Kent tamamen düz bir alana kurulmuştur. İlçe sınır şehri olması dolayısı ile yerli turist bakımından oldukça şanslıdır. Hafta sonları genelde çevre il ve ilçelerden gerek ticaret için gerekse de mesire için çok sayıda yerli turist gelmektedir. Özellikle BEYAZ SU olarak tarif edilen Midyat-Nusaybin arasındaki sulak bölge son yıllardaki çalışmalardan sonra muhteşem dinlenme alanlarına dönüşmüştür.
Ulaşım ve Altyapı[değiştir | kaynağı değiştir]
İlçe merkezi E-90 karayoluna 1.5 km mesafededir. Çevre yolu iki taraftan E-90 a çıkar. Yurt içindeki en yakın havalimanı 55 km mesafedeki Mardin Havalimanıdır. Aynı zamanda Kamışlı Havalimanı da şehrin 5 km güneyindedir. İlçeye aynı zamanda demiryolu ulaşımı da vardır. Kilis'ten gelen bu hattın son durağı Nusaybin'dir. Güneyde, Kamışlı'yla arasında sınır kapısı vardır. (Sınır kapısı transit değildir.) Kara-Hava ve Demir yolları Ulaşımı:
l) Kara: İlçemiz eskiden önemli kervan yolları üzerinde bulunmakta idi . Kuzeyde Samsun limanına kervan yolu ile bağlı idi . Tarihte kral yolu “Halk arasında” “İpek Yolu” olarak adlandırılan ve ilçemizden geçen E-90 kara yolu Nusaybin'in gelişmesine ve önemli bir merkez olmasına büyük katkıda bulunmuştur. Japonya ve Çin'den getirilen ipekler,kervanlarla bu yoldan geçirilmiştir. Bu nedenle Nusaybin'in eski çağlarda nüfuz ve önemi büyüktür. Güney demir yolunun hizmete girmesiyle bu önem azalmış ve Nusaybin için duraklama dönemi başlamıştır.
2) Hava: İlçemizde hava yolu yapma imkanı daha önce Diyarbakır hava yolları ile yapılmakta idi. 2000 yılında Mardin hava alanının açılması ile uçak seyahatleri Mardin havaalanından yolcu uçak seferleri ile yapılmaya başlandı. Mardin den haftanın beş günü sefer yapılmaktadır.
3) Demir yolları Ulaşımı : TCDD yolları 1892 yılında Osmanlılar zamanında başlatılmış olup, Haydarpaşa-Bağdat demir yolları yapılmış bu proje ile Avrupa ve Asya'da Basra'ya kadar devamı sağlanmıştır. Bugüne kadar kapalı olan yol, 2001 yılında açılmıştır. Bugün Gaziantep-Nusaybin arasında çalışan bölgesel tren haftanın üç günü çalışmaktadır. Son zamanlarda toplu taşıma ve piyasadan daha ucuz ve hesaplı yük taşımaları artmıştır. Nusaybin'e diğer illerden alıcı, seker,demir ile pirinç gibi taşımalar yapılmaktadır. Yolcu taşımacılığı olarak öğrenci, köğretmen, sporcu, muhtar ile sakatlara değişik indirim uygulanmaktadır.
İlçemizde Haydarpaşa-Bağdat arasında Toros ekspresi çalışmaktadır. Bu ekspresin bölgemiz için faydası büyüktür. Haftada bir gün Bağdat seferi yapılmaktadır.
Berlin-Bağdat demir yolunun büyük bir bölümü sınırı izleyerek Nusaybin den Suriye topraklarına girer ve Irak'a ulaşır. Bu demir yolu 1912 yılında tamamlanmıştır.
Tarihi ve Kültürel Miras[değiştir | kaynağı değiştir]
Mar Yakub kilisesi ve Nusaybin Okulu[değiştir | kaynağı değiştir]
Nusaybin ve çevresinde ise MS 150 yıllarından sonra Tanrılara adanmış tapınakların üzerine kiliseler ve manastırlar inşa edildimeye başlandı. Mar Yakub, MS 3. yüzyılın ortalarında bu tarihi bölgede dünyaya gelmiş ve Nusaybin yakınlarında bulunan bir manastırda dünyadan el etek çekerek rahiplik hayatına başlamıştır. Nusaybin`den gelen yetkili kişiler Mar Yakub`u kendi manastırından alıp Diyarbakır`a götürmüş, MS 309 yılında Meryemana Kilisesi`nde toplanan episkopal kongrenin kararıyla Nusaybin episkoposluğuna takdis edilmiş ve terfi edilmiştir. Mar Yakub Nusaybin`deki kilisenin küçük olduğunu düşünmüş ve bugün bir kısmı mevcut olan Mar Yakub Kilisesi`ni 313 yılında inşa ettirmeye başlamıştır. Kilisenin içinde bulunan 3 metre uzunluğundaki taşlar, taş işçiliğini sergileyen kemerlerindeki bezemeler, kutsal ayinin icra edildiği bölümlerdeki yarım kubbeler, duvardaki diğer motifler ve yapılar büyülü bir görünüm sergilemekte
Bizans imparatorluk topraklarında Nasturilere karşı girişilen zulüm hareketleri yüzünden, 489 tarihinde Sasani Hükümdarı Kubad`ın izniyle ve Nusaybin Metropoliti Barsavmo ile Urfa Okulu`nun eski rektörü Narsay`ın çabalarıyla Edessa`dan (Urfa'dan) Nusaybin`e nakledildikten sonra, burası asırlar boyunca Nasturilerin manevi merkezi oldu. Öğretmen Narsay ve Episkopos Barsavmo okula yeni kanunlar ve düzenlemeler getirdi. 496 yılında Nusaybin Episkoposu Barsavmo`nun yerine geçen 2. Mar Huşoh bu kanunları daha da genişletmiş ve onun döneminde okul yalnız doğuda değil, Roma İmparatorluğu`nda ve Afrika`da bile büyük bir ün kazanmıştır. Nusaybin Okulu 7. yüzyıla kadar hizmet vermiştir. Kültür ve medeniyete ışık saçan bu okulların çalışmalarından dolayı Nusaybin “İlimlerin beşiği, eğitim kenti ve öğretmenlerin annesi” olarak adlandırılmıştır.120
Zeynel Abidin Camii[değiştir | kaynağı değiştir]
Muhammed`in 13 torunundan biri olan Zeynel Abidin ve onun kız kardeşi Zeynep`in türbelerinin bulunduğu, ilçenin en önemli camisidir. Cami eskiden küçük bir mescitti. 1956 yılında Kaymakam Mustafa Tütüncü`nün girişimleri ve halkın yardımları ile görkemli minaresi yapılmış, sonraki yıllarda eyvan son cemaat yerine eklenmiştir. Daha sonraları da iki katlı ek bir bina yapılarak cami ilçenin en önemli ibadethanesi durumuna getirildi.
Gırnawas[değiştir | kaynağı değiştir]
Yeterli ilginin gösterilmesi ve gerekli araştırmaların yapılması halinde dünyaya ışık tutacak, medeniyetler tarihine yeni bir sayfa ekleyecek olan Gırnawas,Nusaybin`in 4 km kuzeyinde, Çağçağ Vadisi`nin Kuzey Mezopotamya ovasına açıldığı noktada, tam vadi ağzında bir höyüktür. Çağçağ`ın batısında yer alan höyük 350 m çapında yuvarlak bir alanı kaplamaktadır. Şu anda mevcut yüksekliği 25 m`dir. Çevresi sulanabilir tarım arazisi ile kaplıdır. Günümüzde basit bir kanal sistemi ile sulanan bu arazide her türlü ağaç ve sebze yetişebilmektedir. Arkeolojik önemi nedeniyle Gırnawas, birçok bilim adamı tarafından ziyaret edilmiştir.
Yeni Kale (Saçlı Ali)[değiştir | kaynağı değiştir]
Bu kale de Bizans İmparatoru II. Konstantin`in emriyle Dimitriyos`a yaptırılmıştır. Kale dağdan inen Midyat-Nusaybin kervan yolu üzerindeki boğazın dar geçidinde, dağın bittiği yerde, derin vadide, balık biçimi, tek parça bir kayalık düzlüğünde yapılmıştır. Kale Roma-Bizans stilindedir. Oturma odaları, su sarnıçları, kuleleri ve burçları vardır. Çevresi 1000 metreden geniştir; yüksekliği 10 metreyi geçer.
Selmân-i Pâk (Selmân-i Farisi) Makamı[değiştir | kaynağı değiştir]
İlçedeki makamı çeşitli yerlerden gelen çok sayıda insan tarafından ziyaret edilen Selmân-i Pâk`ın, Muhammed`in berberliğini yaptığı söylenir. İsfahanlı Selmân-i Pâk, Mecusi (ateşperest) idi. İran`da iken kiliseye gidip Hıristiyan oldu. Daha sonra Anadolu`ya geçip kiliselerde hizmet etti. Gençlik yıllarının bir bölümünü Nusaybin`de bir kilise papazının yanında geçirdiği söylenmektedir. Daha sonraları Şam`a, oradan da Medine`ye geçti. Rivayete göre bir Yahudi`nin elinde köle durumunda bulunduğu sıralarda Muhammed ile karşılaşır ve Yahudi`den satın alınarak serbest bırakılır, sonradan da peygamberimizin berberliğini yapmaya başlar. Resulullah`ın huzurunda ve sohbetinde kemâle erer; Ömer zamanında yüksek makamlara getirilir.
Merdis-Mariis-Marin Harabeleri (Marinê)[değiştir | kaynağı değiştir]
Nusaybin ilçesinin 15 km kuzeydoğusundadır. Asurilerin Merdis, Komukların Mariis adını verdikleri Marin, Mezopotamya`nın en eski ve en büyük şehirlerinden biridir. Değişik tarihlerde çokca el değiştirmiştir. Tarihin çok eski bir şehri olan Marin, bugün taş ve toprak yığını durumundadır. Harabeler arasında Roma, Bizans ve Süryani Kadim cemaatine ait birçok kilise kalıntısı görülmüştür. Şehrin batısında bulunan kale, Marin`in geçmişi hakkında bilgi verebilecek niteliktedir. Kuzey yönüne isabet eden kesimde saraylar, kiliseler, kayaların üzerinde ve mağara girişindeki çivi ve strangila yazılar, çeşitli kabartma resimleri görülmeye değer şaheserlerdir. Şehrin üst mahallesi sayılabilecek mağaraları, mezarlardan oluşmaktadır. Akarsuyu olmadığı için her evin bir sarnıcı vardır. Ayrıca alt doğusunda 60x60x60 m ölçülerinde kayadan oyma, tavanları kemer biçiminde birbirlerine birer ara duvarla ayrılmış 4 sarnıcı vardır. Timur Cizre`yi almaya giderken, bura halkının (Timur`a karşı geldiğinden) kılıçtan geçirildiği ve böylece Marin`in bir daha şenlenmediği söylenmektedir.
Merdis-Marin Kalesi (Marinê)[değiştir | kaynağı değiştir]
Nusaybin`in 15 km kuzeydoğusundaki Marin Kalesi, eski Merdis şehrinin üzerindeki yüksek kayalıklarda inşa edilmiştir. Çevre genişliği 1500 metredir. 12 kule ve burcu vardır. Güneye açılan kapısı eskiden bir demir kapı ile korunuyormuş. Kalenin doğusunda Merdis kralının şatosu bulunmaktadır. Şatonun altında kayalara oyulmuş ve derinliği 5, uzunluğu 18, genişliği 5 metre olan bir mahzen, bunun yanında da suyu eksilmeyen bir sarnıç vardır. Kalenin kimler tarafından yapıldığıyla ilgili bir kayıt olmamasına rağmen, inşa tarzından bir Bizans eseri olduğu ve tarihte birçok kez onarıldığı anlaşılmaktadır. Kalenin burç ve surları günümüze kadar özelliğini muhafaza etmiştir.122
Mar Bobi Kilisesi[değiştir | kaynağı değiştir]
Nusaybin`in Günyurdu (Marbobo, Merbabê) köyünün kuzeybatısında ve tepenin başında bulunmaktadır. Kayalara oyulu kiliseye “Yeraltı Kilisesi” de denilmektedir.
Mar Evgin Manastırı[değiştir | kaynağı değiştir]
Girmeli (Grêmîra) bucağının 7 km kuzeyindedir. Tûr Abidin Dağı`nın yamacında, ovadan 500 metre yükseklikte, mağara ve yapılardan oluşmaktadır. Çevrenin en eski tapınaklarındandır. Mar Evgin`in Hıristiyan azizlerinden, İncil müjdecilerinden olduğu belgelerde yazılıdır. Yapılış tarihi belli olmayan manastır halk arasında “Deyr-Marog” adıyla anılır.
Mar Abraham Manastırı[değiştir | kaynağı değiştir]
Bagok Dağı`nın doruk noktasındadır. Bu manastır bir tapınaktan çok büyük bir asker kışlasına benzemektedir. Yapının çok eski çağlara ait olduğu ilk görüşte hemen anlaşılmaktadır. Çok eski olan bu yapının daha sonra Hıristiyanlarca kiliseye çevrildiği tahmin edilmektedir. Mar Abraham aziz İbrahim demektir. Aziz İbrahim orta Asya'nın Kaşkar kentinden gelen eski Türk boyutlarından gelen bir hıristiyan din adamıydı.
Haytam Kalesi (Dimitriyus)[değiştir | kaynağı değiştir]
Günyurdu (Marbobo, Merbabê) ile Dibek köyleri arasındadır. Servis yolunun 500 metre doğusunda, 1254 rakımlı Bagok Dağı`nın doruk yamacındadır. 351 yılında Bizans İmparatoru II. Konstantin`in buyruğu ile yapılmıştır. (Bugünkü mevcut durumu 451 yılında yapılmıştır.) Kale, kuzeyden ovaya inen bir yolun korunmasını güvenlik altında bulundurmak bakımından önemli bir yerdedir. Ovadan bakıldığında bir kartal yuvası görünümündedir. Kuzeydoğusunda Sirvan, güneybatısında Yenikale bulunmaktadır. Kaleler birbirlerini görür durumdadırlar. Tam dağın doruğunda, kalenin güneybatısında Mar-Abraham Manastırı vardır. Kalenin 10 burcu, 3 gözetleme kulesi, içinde oturma odaları vardır. 2000 metre uzunluğundaki surlarının yüksekliği bazı yerlerde 10 metreye, burçları 16 metreye, gözetleme kulesi ise 18 metreye yaklaşmaktadır. Kaleye yalnız güneydeki kapıdan girilebilmektedir. Kale alanında su sarnıçları, odun depoları, asker odaları bulunmaktadır.
[değiştir | kaynağı değiştir]
Nusaybin ilçesinin 14 km kuzeydoğusundaki Aznavur Kalesi, geniş bir vadinin üzerindeki bir tepenin zirvesindedir. Kale 970`de Hamdan bin Al Hasan, Nasır Al-Davla bin Abdullah bin Hamdan tarafından inşa edilmiştir. Doğudan batıya uzunluğu 400 m`dir. Genişliği 30–60 m arasında değişmektedir. Kalenin inşa edilmiş olduğu düzlüğün zemini doğuda 800, batıda 300 m yüksekliktedir. Kale 14 burç, 2 gözetleme kulesi ile tahkim edilmiştir. Güneye açılan tek kapısı doruğa, kale meydanına gider. Burada kale beyinin mekânı görülmeye değer bir özellik teşkil etmektedir. Güneyde Suriye Ovası`na hâkim olan kulesi hâlâ ayaktadır.
Xetabin Harabeleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Xetabin (Hatabin) harabeleri Beylik köyünün 4 km kuzeyinde ve vadi kenarında yer almaktadır. Birçok dönem yerleşim alanı olarak kullanılan bölge, günümüzde genel olarak gezici göçerlerce kullanılmaktadır.
Üzüm Suyu Kanalı[değiştir | kaynağı değiştir]
Girmeli bucağının 1500 m güneydoğusunda, Odabaşı köyünün (Gündük-şükro, Gündük-a Dêrê) kuzeyinde İpek Yolu`na paralel biçimde doğuya doğru uzanan tarihi bir kanaldır. Marin (Eskihisar) şehri yöresindeki dağlık köylerde yetiştirilen üzümün, kayalardan oyularak yapılan taş teknelerinde ezilip suyu çıkarıldıktan sonra, bu kanal vasıtasıyla uzaktaki kraliyet başkenti Ninova`ya akıtıldığı söyleniyor.
Tak-ı Zaferin[değiştir | kaynağı değiştir]
İlçe merkezindeki bu tak hudut kapısına giderken sol tarafta, mayınlı sahanın içindedir ve dört sütundan oluşmuştur. Bu sütunların Nusaybin Okulu`nun kalıntıları olduğu sanılmaktadır.
Şirvan Kalesi[değiştir | kaynağı değiştir]
Sasaniler tarafından 451 yılında Bizanslıların saldırılarını önlemek için yapılmıştır. 451 yılında Bizanslılarla Sasaniler arasındaki bir savaşta Sasaniler üstün gelirler. Çevre halkını esir alarak Sirvan Kalesi`ne götürürler. Komutan hastalanır; esirler arasındaki bir papaz komutanı iyileştirir, komutan da onu serbest bırakır. Baraz adlı bu komutan çok zalim bir kişi olduğu için çevre halkı isyan eder. Baraz ayaklanmayı çok şidetli bastırır ve ayaklanmacılara yardım eden Midyat ve İdil kasabalarını yağmalatır. Kale, Günyurdu köyünün kuzeydoğusunda, Turgutlu ile Değirmencik köyleri arasındadır.
Ramanus-Cambus-Kasrı Belek[değiştir | kaynağı değiştir]
Nusaybin ilçesinin kırk kilometre kuzeydoğusundadır. Burada çok eskilere ait olduğu tahmin edilen bir şehir harabesi ile bu harabe içinde yükselen veyöre halkı tarafından”Kasrı Belek” olarak adlandırılan büyük bir şato kalıntısı bulunmaktadır.
Ramanus Harabeleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Nusaybin`in 40 km doğusunda bulunan antik Kasrı Belek köyünde bir harabedir.
Rhabdium-Hafemtay Kalesi[değiştir | kaynağı değiştir]
Nusaybin ilçesinin 20 km kuzeydoğusunda, Suriye sınırına yakın bir tepe üzerinde Romalılar tarafından inşa edilmiştir. Tepenin doğusunda bulunan vadiden Nusaybin-Midyat kervan yolu geçmekteydi. Romalıların Suriye`den gelecek tehlikeler için ileri karakol işlevi yükledikleri Hafemtay Kalesi uzun zaman Araplarla Romalılar arasında çekişme konusu olmuştur. Bu nedenle de adı tarihte pek kanlı geçmektedir. Kale gerek Nusaybin Ovası`na ve gerekse kervan yolunun geçtiği vadiyle Suriye Ovası`na tamamıyla hâkim bir durumdadır. Güneyden kuzeye doğru uzanan kalenin 14 burcu, 2 gözetleme kulesi mevcut olup, uzunluğu 1500 metreyi bulan surlarının yüksekliği 10, burçlar ile gözetleme kulesinin yüksekliği 20 metre kadardır. Kaleye giriş güneyden tek noktadan yapılır. Kale meydanından su sarnıçları, erzak ambarları, bazı bina kalıntıları ile yeraltı mahzenleri görünmektedir.
Pınarbaşı (Serekani) ve Dirim (Şahban) Harabeleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Adı geçen harabeler birbirlerini takip etmekte olup ilçenin 30 km kuzeyinde bulunmaktadırlar. Pınarbaşı`nın üst tarafında vadiye hâkim yıkılmış kalesi mevcuttur. Pınarbaşı ile Dirim arasında bulunan ve kimler tarafından yapıldığı belli olmayan, duvarları halen sağlam, kesme taşlardan yapılmış bir şato günümüzde de dimdik ayaktadır. 1969 yılında yapılan ve köylere su taşıma amaçlı kanal kazısında bir küp içerisinde tamamı gümüş ve Büyük İskender`e ait sikkelerin bulunması, yerleşim alanının tarihi hakkında önemli bir bilgi vermektedir. Harabelerin bitim noktasında vadi ağzında bir höyük ve sağ tarafında bir kısmı kayalara oyulmuş, ancak tamamı tahrip edilmiş bir mezarlık alanı bulunmaktadır. Bunların haricinde ilçemizin değişik yerlerinde başka höyükler, kaleler ve yerleşim alanları da mevcuttur. En büyük höyüklerden Girmeli ve Duruca, şu anda tümüyle yerleşim alanı olmuşlardır. Birçok kale ise (Yandere ile Akarsu arasındaki Kavarêh Kalesi gibi) bilimsel bir araştırmayı beklemektedir. Üzülerek belirtelim ki birçok tarihi yerimiz ve kalemiz (Akarsu kalesi, Habis -İlkadım- vs) define bulmak uğruna ya tamamen ya da kısmen tahrip edilmiştir.
Mar Yuhana Kilisesi (Deyr-Gazel)[değiştir | kaynağı değiştir]
Mar Evgin Manastırı`nın doğusunda Tûr Abdin Dağı`nın kayalık bir yamacındadır. Bir dizi eski yapıdan oluşmaktadır. Halk arasında “Deyr-Gazel” diye bilinmektedir. Mar Evgin Manastırı`na 5 km uzaklıktadır.
Mar Aho Kilisesi[değiştir | kaynağı değiştir]
Günyurdu köyünün kuzeyinde, tepe üzerinde bulunan kiliseye Patrik III. Yakub döneminde bazı eklemeler yapılmıştır.
Kışla[değiştir | kaynağı değiştir]
Nusaybin`de, şimdi yıkık bir duvardan başka kalıntısı olmayan kışla, Diyarbakır Valisi Hafız Mehmed Paşa tarafından 1837 yılında yaptırılmıştır. Büyük bir alana kurulan kışlanın 300`den fazla odası ve giriş kapısında iki büyük aslan heykeli vardı. 1891 yılında 2. Abdülhamid zamanında kurulan Hamidiye Süvari Alayları`nın Nusaybin kolu bu kışlada barınmaktaydı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında da binlerce askerin kaldığı kışlanın büyük bir bölümü 1970`lere kadar ayaktaydı.
Kışla Camii[değiştir | kaynağı değiştir]
Eski kışla civarına düşen ve eski yapısından sadece minaresi kalan camiyi Mervani hanedanından Behlul Beg b. Elvend Beg`in 1588 tarihinde inşa ettiği, daha sonraları Şaban b. Abdullah adlı bir hayırsever tarafından tamir ettirildiği minarede yazılı kitabede belirtilmiştir.
Harabbaba (Kuru Köy)[değiştir | kaynağı değiştir]
Nusaybin`in kuzeybatı kesiminde ve ilçeye 34 km uzaklıktadır. Direkt yol olmaması nedeniyle Büyük Kardeş köyü üzerinden gidilmektedir. Antik kentinhangi dönemde ve kimler tarafından kurulduğu, herhangi bir araştırma yapılmadığından dolayı, bilinmemektedir. Ancak, bulunan sikkeler Selefkus, Roma, Sasani, Bizans ve İslam dönemlerine tanıklık ettiğini ortaya koymaktadır. Yerleşim alanı çok geniş bir alanı kapsayan yerin mimari bir özelliği henüz ortaya çıkarılmamıştır. Kalesi bugünkü yerleşim alanının 500-600 metre güneybatısında olup, kale surları ve kule yerleri halen mevcuttur; ancak kuzey ve doğu tarafındaki surlar zamanla tamamen ortadan kaldırılmıştır. Güneyden kısmen taşlarla döşeli bir antik yol hâlâ uzanmakta ve güney kapısında son bulmaktadır. Kalenin içinde su sarnıçları, mağaralar ve bolca depo vardır. Değişik zamanlarda yerleşim alanında çok değerli antik eserler bulunmuş, ancak tümü kaçakçıların eline geçmiştir. (1976 yılında bir köylü tarafından tesadüfen bir mağarada bir sıra halinde kaya mezarlar bulunduğu; mağaranın tam ortasında ise üstü altın işlemeli bir örtü ile kaplı, başucunda işlemeli bir vazo ve değişik antik eşyaların olduğu tek parça ayrı bir mezar bulunduğu tüm köylülerce dile getirilmektedir.) Yerleşim alanında zaman zaman toprak altında tek parça mozaiklere de rastlandığı bilinen bir gerçektir. Sikkeler dışında heykellerin, cam vazoların, değişik mühür ve anforaların çıktığı da biliniyor.
Bezekê (Erdoğdu)[değiştir | kaynağı değiştir]
Nusaybin ilçesinin kuzeyinde ve 30 km mesafede olan bu yerin hangi dönemden kaldığı bilinmiyor. Özelliği, vadi boyunca sağlı sollu mağaralara sahip olmasıdır. 116 mağaraya sahip Bezekê`de mağaralar çift sıra, bazen de üç sıra halindedir. Tam tepesinde “Küçük Kale” denilen, ancak tamamen tahrip edilmiş olan bir kale, kuzeydoğusunda ise bir tepe üzerinde etrafa hâkim ve “Büyük Kale” denilen ikinci bir kale bulunmaktadır. Bu kalenin çevre surları kısmen yıkılmış olsa da halen yerleri bellidir. 3 km kuzeyinde “Kentur” harabeleri, bunun da 5 km kadar kuzeyinde “Der Muskê” denilen ve manastır-kale olarak kullanıldığı tahmin edilen bir yer vardır.
MARDİNİN MEŞUR YEMEKLERİ
Bir çok kavimlere ev sahipliği yaptığı ve kervan yollarının kesiştiği bir noktada olması sebebi ile Mardin’deki yemek kültürünü de geliştirmiş ve yemek çeşitlerini de çoğaltmıştır. Güney ve Doğu Anadolu’nun bol baharlı, yağlı beslenme özelliği Mardin’de de görülmektedir. Yörenin en meşhur yemekleri, daha ziyade köylerde yapılmakla birlikte merkezde de yapılmaktadır. Et ve süt ürünlerine hemen tüm yemeklerde rastlanır. Sebzenin beslenmedeki yeri oldukça sınırlıdır. Pazardan sağlanan biber, patlıcan gibi sebzeler kurutularak, domates de salça yapılarak kışa saklanır. Kavurma, sucuk, üzüm sucuğu yanında evde hazırlanan kışlık yiyeceklerin başında bulgur ve şehriye gelmektedir. En yaygın yiyeceklerden çiğ köfte ve pilavın ana öğe olması, bulguru beslenmede ön plana çıkarmaktadır. Çorbalık olarak hazırlanan “dövme” yanında, kullanım alanlarında bulgur çeşitlilik gösterir. Köfteliğe “ihşane”, içli köfte yapımında kullanılır.
KAPALI LAHMACUN (Sembusek) :
Un ve tuzlu suyla yoğrulmuş hamurun merdane yardımıyla açılıp kıyma, soğan ve baharatla içi doldurularak katlanmış biçimde fırına verildiği yemek türüdür.
MEZELER
-İçinin hazırlanması için- 1 kg. köftelik kıyma, 500 gr. kuru soğan, 1 demet maydanoz, tuz, karabiber, 2 çorba kaşığı biber salçası.
-Dışının hazırlanması için- 2 kg. un, 1 adet kabartma tozu, 1 çorba kaşığı tuz.
-İçinin hazırlanması için- 1 kg. köftelik kıyma, 500 gr. kuru soğan, 1 demet maydanoz, tuz, karabiber, 2 çorba kaşığı biber salçası.
-Dışının hazırlanması için- 2 kg. un, 1 adet kabartma tozu, 1 çorba kaşığı tuz.
HAZIRLANMASI
-İçinin hazırlanması- Yukarıda hazırlanmış malzemeler kıymayla karıştırılır.
-Hamurun hazırlanması- 2 kg. un, kabartma tozu ve 1 çorba kaşığı tuz karıştırılarak, hamur haline getirilir. Üzerine nemli bez örtülüp dinlenmeye bırakılır. Dinlendirilen karışımdan cevizden biraz büyükçe parçalar ayrılır. Merdane yardımıyla yuvarlak yufka şeklinde açılır. İçine önceden hazırlanan iç konup, ikiye katlanır. Üzerine yumurta sarısı sürülüp fırına verilir. Sıcak olarak servis yapılır. Çoban salatası ve Ayran ile birlikte yenir.
-İçinin hazırlanması- Yukarıda hazırlanmış malzemeler kıymayla karıştırılır.
-Hamurun hazırlanması- 2 kg. un, kabartma tozu ve 1 çorba kaşığı tuz karıştırılarak, hamur haline getirilir. Üzerine nemli bez örtülüp dinlenmeye bırakılır. Dinlendirilen karışımdan cevizden biraz büyükçe parçalar ayrılır. Merdane yardımıyla yuvarlak yufka şeklinde açılır. İçine önceden hazırlanan iç konup, ikiye katlanır. Üzerine yumurta sarısı sürülüp fırına verilir. Sıcak olarak servis yapılır. Çoban salatası ve Ayran ile birlikte yenir.
KIZARMIŞ İÇLİ KÖFTE (İrok)
Mardin’de iki çeşit içli köfte vardır. Biri kızarmış (İrok) diğeri ise haşlanmış içli köftedir. (İgbebet) Kızarmış içli köfte sadece Mardin’e özgüdür.
MALZEMELER
-Dış hamurunun hazırlanması için- 2 kg kısırlık bulgur, 250 gr. çiğ köftelik et,4 adet haşlanmış patates, 2 yumurta, 2 kaşık un, 1 çorba kaşığı tuz.
-İç’in hazırlanması için- 1 kg köftelik kıyma, 500 gr soğan, 1 demet maydanoz, karabiber, tuz.
-Dış hamurunun hazırlanması için- 2 kg kısırlık bulgur, 250 gr. çiğ köftelik et,4 adet haşlanmış patates, 2 yumurta, 2 kaşık un, 1 çorba kaşığı tuz.
-İç’in hazırlanması için- 1 kg köftelik kıyma, 500 gr soğan, 1 demet maydanoz, karabiber, tuz.
HAZIRLANIŞI
-İçinin hazırlanması- Soğanlar ince ince kıyılıp, ateşte haşlanır. Suyunu çektikten sonra yağla kavrulur. Soğanın üzerine kıyma eklenip 1-2 dk. kadar kavrulur. Maydanoz tuz, karabiber ve pul biber eklenir. 20 dk. kavrulduktan sonra soğumaya bırakılır.
-Dışının hazırlanması- Kısırlık bulgur, haşlanmış patates, çiğköftelik et karıştırılarak hamur haline getirilir. Ceviz büyüklüğünde hamur koparılır. Başparmak yardımıyla havuz şeklinde açılır. Hazırlanan kıyma havuzun içine doldurulup ağzı kapanır. Kurabiye şeklinde yuvarlatılır. Kızgın yağda pembeleşinceye kadar kızartılır. Sıcak olarak servis yapılır.
-İçinin hazırlanması- Soğanlar ince ince kıyılıp, ateşte haşlanır. Suyunu çektikten sonra yağla kavrulur. Soğanın üzerine kıyma eklenip 1-2 dk. kadar kavrulur. Maydanoz tuz, karabiber ve pul biber eklenir. 20 dk. kavrulduktan sonra soğumaya bırakılır.
-Dışının hazırlanması- Kısırlık bulgur, haşlanmış patates, çiğköftelik et karıştırılarak hamur haline getirilir. Ceviz büyüklüğünde hamur koparılır. Başparmak yardımıyla havuz şeklinde açılır. Hazırlanan kıyma havuzun içine doldurulup ağzı kapanır. Kurabiye şeklinde yuvarlatılır. Kızgın yağda pembeleşinceye kadar kızartılır. Sıcak olarak servis yapılır.
MERCİMEKLİ KÖFTE (Bello)
Öğle yemeği olarak hazırlanan az külfetli, her ailenin bütçesine uygun bir yemek türüdür.
Öğle yemeği olarak hazırlanan az külfetli, her ailenin bütçesine uygun bir yemek türüdür.
MEVLÜD ÇÖREĞİi (Kliçe)
Şeker, yağ, un ve baharat karışımından müteşekkil çörek, genelde vefat eden kişilerin mevlüdünde dağıtılmak üzere hazırlanır.
Malzeme: 1 kg un, 250 gr tereyağı, 250 gr şeker, 250 gr süt, 10’ar gr. çekilmiş anason, mahlep, tarçın, kabartma tozu ve bira mayası.
Şeker, yağ, un ve baharat karışımından müteşekkil çörek, genelde vefat eden kişilerin mevlüdünde dağıtılmak üzere hazırlanır.
Malzeme: 1 kg un, 250 gr tereyağı, 250 gr şeker, 250 gr süt, 10’ar gr. çekilmiş anason, mahlep, tarçın, kabartma tozu ve bira mayası.
Hazırlanışı: Şeker sütün içinde eritilir. Hazırlanan karışım geniş leğende un, baharat ve yağla beraber iyice yoğrulur. Daha sonra hamur dinlenmeye bırakılır. Kabarıp kıvamını aldıktan sonra şekillendirilerek (simit ya da tepside bademlendirilerek) yağlanan tepsilere itina ile dizilir. Üzerlerine yumurta sürülerek fırına verilir. 35-45 dakika kadar pişirilen çörekler soğumaya bırakılır. Bayram günü özellikle peynir eşliğinde yenir.
KABURGA DOLMASI
En çok bulgur pilavı ile yenen etli bir yemek türüdür. Özelliği koyunun kaburga kamiğinden yapılmasıdır. Kaburgaların üstündeki etin içi kesilir, etli pilav ile doldurulup pişirilir.
En çok bulgur pilavı ile yenen etli bir yemek türüdür. Özelliği koyunun kaburga kamiğinden yapılmasıdır. Kaburgaların üstündeki etin içi kesilir, etli pilav ile doldurulup pişirilir.
Malzemeler: (6 kişilik) 1 yaşındaki oğlak ya da kuzu kaburgası, 250 gr. koyun kol eti, 2 su bardağı pirinç, 4 çorba kaşığı tereyağ, 1 tatlı kaşığı karabiber, 1 tatlı kaşığı tuz, 1 tatlı kaşığı yenibahar, 3 su bardağı su, 1 su bardağı badem, 1 çorba kaşığı çok ince kıyılmış maydanoz veya reyhan.
HAZIRLANIŞI
Pirinci ılık ve tuzlu suda soğuyuncaya kadar bekletin. Kol etini kuşbaşı doğrayın. Doğradığınız eti bir bardak su ile ateşe koyup, kavurarak suyunu çektirin. İçine karabiber ve tuz atın. Üzerine biraz sıcak su ilave ettikten sonra eti kaynamaya bırakın. Başka bir tencerede 2 çorba kaşığı yağ eritin. Pirinci bol suda yıkayıp yağda kavurun. Kavurduğunuz pirinci, kaynamakta olan etin suyuna ilave edip yarı pişmiş bir pilav yapın. Bir başka kapta, bademi suda haşlayın. Kabuklarını soyup yıkadıktan sonra suyunu süzüp yağda kavurarak pembeleştirin. Yarı pişmiş pilava, bademleri, kıyılmış reyhan ya da maydanozu ilave edin. İçine yenibahar da attıktan sonra karıştırın.
Pirinci ılık ve tuzlu suda soğuyuncaya kadar bekletin. Kol etini kuşbaşı doğrayın. Doğradığınız eti bir bardak su ile ateşe koyup, kavurarak suyunu çektirin. İçine karabiber ve tuz atın. Üzerine biraz sıcak su ilave ettikten sonra eti kaynamaya bırakın. Başka bir tencerede 2 çorba kaşığı yağ eritin. Pirinci bol suda yıkayıp yağda kavurun. Kavurduğunuz pirinci, kaynamakta olan etin suyuna ilave edip yarı pişmiş bir pilav yapın. Bir başka kapta, bademi suda haşlayın. Kabuklarını soyup yıkadıktan sonra suyunu süzüp yağda kavurarak pembeleştirin. Yarı pişmiş pilava, bademleri, kıyılmış reyhan ya da maydanozu ilave edin. İçine yenibahar da attıktan sonra karıştırın.
Kaburgalardaki etle kemiğin arasını açıp, pilavı doldurun. Doldurma işlemini iyi ayarlayın, çok doldurursanız patlayıp pilavın tencereye saçılmasına, az doldurursanız içine su girmesine neden olabilirsiniz. Etinizin üzerine biraz salça sürün ve bir çorba kaşığı yağda kızartın. 3 bardak dolusu kaynar suyu ilave edip, tuz da attıktan sonra, kapağını örtün. Tencerede önce kemikli tarafı alta gelecek şekilde yerleştirerek 1 saat kaynatın, sonra etli tarafını çevirerek, iyice yumuşayıncaya kadar çok hafif ateşte 4-5 saat kadar pişirin. Kaburga doldurulduktan sonra salça sürülmeden de pişirilebilir. Salça sürülmeden pişirilirse, servise almadan önce fırında üzeri pembeleşinceye kadar kızartılır.
ŞEHRİYELİ BULGUR (Bırgıl)
Mardin ve yöresine özgü bir yemek çeşididir. Özelliği elde yapılan şehriye ile karıştırılarak pişirilmesidir. Her yıl aileler yakınları ile bir evde toplanır, şehriye kesilir, kesilen şehriyeler kurutulduktan sonra fırında kavrulur ve bulgurla karıştırılır.
Mardin ve yöresine özgü bir yemek çeşididir. Özelliği elde yapılan şehriye ile karıştırılarak pişirilmesidir. Her yıl aileler yakınları ile bir evde toplanır, şehriye kesilir, kesilen şehriyeler kurutulduktan sonra fırında kavrulur ve bulgurla karıştırılır.
PATLICAN DOLMASI(Maldum)
Mardin ve yöresine özgü bir yemek çeşididir. Patlıcanların halka halka kesilip aralarına kıyma konulup fırına atılır. Bir nevi dizmedir.
Mardin ve yöresine özgü bir yemek çeşididir. Patlıcanların halka halka kesilip aralarına kıyma konulup fırına atılır. Bir nevi dizmedir.
KUZU DOLMASI
Kuzu parçalanmadan içinin pirinç, biber, baharatla doldurulup, fırında pişirilip sofraya getirildiği yemek türüdür.
Kuzu parçalanmadan içinin pirinç, biber, baharatla doldurulup, fırında pişirilip sofraya getirildiği yemek türüdür.
ZERDE
Tatlılardan en çok özellik gösteren zerde, genelde bayramlarda yapılır
Tatlılardan en çok özellik gösteren zerde, genelde bayramlarda yapılır
KAVURMA
Kışın kullanılmak üzere et kavrulup saklanmakta, kışın çıkarılıp ısıtıldıktan sonra evlerde seviler yenmektedir.
Kışın kullanılmak üzere et kavrulup saklanmakta, kışın çıkarılıp ısıtıldıktan sonra evlerde seviler yenmektedir.
İŞKEMBE DOLMASI (Kibe)
Çok yağlı, masraflı ve külfetli olan bir yemek türüdür. Mardin’e özgü olan bu yemek genelde özel gün ve davetlerde yapılıp ikram edilir.
Çok yağlı, masraflı ve külfetli olan bir yemek türüdür. Mardin’e özgü olan bu yemek genelde özel gün ve davetlerde yapılıp ikram edilir.
GÖRSELLER;
BURSA NIN MEŞUR YERLERİ
Bursa'da görülecek yerler ve tarihi mekanların hangileri olduğunu merak ediyorsanız aşağıdaki yazımıza göz atabilirsiniz.
Bursa Koza Han: Ağaçların gölgesindeki bahçesi, tarihi dokusu ve huzur kokan atmosferi ile Bursa'nın en özel yerlerinden biridirBursa Koza Han. Geniş dikdörtgen bir avlunun çevresinde iki katlı bir handır. Sultan II. Beyazıd tarafından dönemin en iyi mimarlarından biri olan Abdül ula bin Pulat Şaha 1491 yılında, İstanbul`'daki eserlerine vakıf olarak yapılmıştır. Bursa Koza Han'da her yanı ıhlamur ve kahve kokusu kaplar, ipeğin zarafeti göz kamaştırır ve tarihi ele geçirir sizi adım attığınız anda. Avlusundaki sıra sıra dizilmiş mağazalarda ipek kumaşlar, ipek eşarplar, sanatsal ürünler, ev tekstili ve çeyiz ürünleri ile hediyelik eşyalar satılır. Hepsi birbirinden renkli, özel ve göz alıcıdır. Güneşin başka aydınlattığı Koza Han'ın avlusu fotoğraf sanatçılarını vazgeçilmezidir. Bursa'ya daha yakından dokunmak, tarihin tozlu sayfalarına aralamak ve huzurlu bir zaman dilimi geçirmek istiyorsanız geçmiş ile gelecek arasındaki, zaman kavramını unutturan Koza Han'ın avlusunda kahvenizi yudumlayıp, etrafı izlemeden dönmeyin.
Ulu Camii: Bursa'nın simgelerinden biridir ihtişamlı duruşuyla kendine hayran bırakan, tarih kokan her köşesi ile kendine bağlayanBursa Ulu Camii. Bursa'nın kalbinin attığı bu cami, Osmanlı Devleti 'nin dördüncü hükümdarı Yıldırım Bayezid tarafından mimar Ali Neccar 'a 1396-1399 yılları arasında yaptırılmıştır. Avlusu, çevresi, mimarisi, huzur kokan atmosferi ile bambaşka bir boyuta götürür sizi, olduğunuz andan çok uzaklara dalıp gidersiniz bu görkemli caminin havasını soludukça. Evliya Çelebi'nin ifadesi ile Bursa'nın Ayasofyası'dır Ulu Camii. Bursa'nın ruhuna dokunmak, onu tam anlamıyla yaşamak ve hissetmek istiyorsanız Ulu Camii ilk duraklarınızdan biri olmalı.
Yeşil Türbe: Zaman ve mekan kavramını unutmak, hiçbir şey düşünmeden sadece o anı yaşamak istiyorsanız, Bursa'daki, hatta belki de Türkiye'deki en doğru adreslerden biridir Yeşil Türbe. Turkuazdan maviye dönen türbenin rengi çeler önce gönlünüzü, sonra mimarisini yakından gördükçe çıkmak istemezsiniz içinden ve yere kadar sarkan dalları ile üstünüze yemyeşil bir gölge olan çınar ağacı son vuruşu yapar ve sizi kalben buraya ebediyen bağlar. Yüzyıllık ağaçların gölgelediği bahçesi, eşsiz mimarisi ve mistik atmosferi ile ziyaret edenleri büyüler Yeşil Türbe ve şehrin her yerinden görünür. 1421 yılında Yıldırım Bayezid'in oğlu Sultan Mehmet Çelebi tarafından yaptırılan Yeşil Türbe'nin mimari Hacı İvaz Paşa'dır. I. Mehmet Çelebi türbeyi yaptırdıktan 40 gün sonra vefat etmiştir. Osmanlı mimarisinde tüm duvarlarının çini ile kaplı olduğu tek türbe Yeşil Türbe'dir. Her şeyi bir kenara bırakın, türbenin avlusundaki banklardan birine oturun, rüzgarın sesini dinleyin ve o huzurlu havayı soluyun. Sıfırlandığınızı, tüm hücrelerinizin yenilendiğinizi hissedeceksiniz.
Çekirge: Bursa'nın en eski semtlerinden biridir. Osmanlı döneminde o bölgede yaşanan bir çekirge istilası sonucu da bu bölgeye bu ismin verildiği bir rivayettir. 3-4 katlı bahçe içinde evlerin yan yana dizildiği, göğe kadar uzanan ağaçların yolları gölgelediği, eşsiz bir şehir manzarasına sahip olan bir semttir Çekirge. Karagöz ve Hacivat'ın mezarları bu semtte yer almaktadır. Armutlu Meydanı diye de adlandırılan küçük ve sevimli bir meydanı vardır. Şehrin güzelliklerine tepeden bakmak ve ruhunuzu dinlendirmek istiyorsanız, Çekirge yeşilin büyüsündeki sokakları ile bekliyor sizleri.
Emirsultan Türbesi ve Cami: Türbelerin, camilerin, tarihi eserlerin gölgesinde bir şehir olan Yeşil Bursa'daki önemli yerlerden biri deEmir Sultan Camii ve Emir Sultan Türbesi'dir. 1366 – 1429 yılları arasında Yıldırım Bayezid'ın kızı Hundi Fatma Hatun tarafından kocası Emir Sultan adına, Çelebi Sultan Mehmed'in hükümdarlığı sırasında inşa ettirilmiştir. Çınar ve selvi ağaçlarının gölgelediği bir avlusu ve avlusundan eşsiz bir manzarası vardır türbenin. Türbenin hemen altında Emirsultan Mezarlığı yer alır. Cami sekizgen kasnak üzerine oturan tek kubbeye sahiptir ve mihrabı da, 17. yüzyılda İznik çinileriyle yaptırılmıştır. Cami ve türbeyi ziyaret ettikten sonra çevredeki hediyelik eşya satan tezgahlardan alışveriş yapabilir ya da hemen yakınındaki çay bahçesinde günün yorgunluğunu atmak ve şehri izlemek için mola verebilirsiniz.
Bursa öyle çok güzelliği bünyesinde barındır ki, gezmek için hangi birinden başlayacağınızı şaşırırsınız. Reşat Oyal Parkı, Botanik Park, Mudanya, Tirilye, Uludağ, Gemlik, İznik, Cumalıkızık, Kapalıçarşı görülecek yerlerin başında gelir. Her köşesi bambaşka bir sürprizle karşılayan Yeşil Bursa'nın güzelliklerine yakından şahit oldukça, ona daha çok bağlanacaksınız.
BURSA NIN MEŞUR YEMEKLERİ
Osmanlı’ya başkentlik yapmış bu kadim şehrin, Türkiye’nin en ünlü tatlarını ortaya çıkarmış olması tesadüf değil. Türk Osmanlı kültürüyle beraber, göçlerle gelen zenginliğin de geleneksel Bursa sofrasını alabildiğine bir lezzet şölenine dönüştürmüş.
Bu kültürün oluşturduğu zengin Bursa mutfağı, günümüz Türk mutfağına armağan ettiği birçok yemek ve tatlıyla tanınmaktadır. İskender Kebap, İnegöl Köfte, Kemalpaşa tatlısı, pideli kebap, cevizli lokum, tahinli pide, cendere baklavası olarakta bilinen cennet künkü, höşmerim ve kestane şekeri Bursa ile anılan tatların başında gelir.
Türkiye’nin dört bir yanına yayılmasının yanı sıra uzun yolculuklara çıkıp Avrupa’ya, Avusturalya’ya,Rusya’ya kadar giden döner kebap ve kestane şekerinin memleketi Bursa’dır. Ayrıca Bursa’nın verimli topraklarında yetişen çilek, şeftali, kestane, zeytin (Gemlik) de Bursa ile özdeşleşmiş ürünler arasındadır.
Bursa’da iklim ve coğrafyanın tarıma elverişli olması nedeniyle her tür sebze ve meyve çeşidi bulunmaktadır. Bu da Bursa mutfak kültürünün zenginleşmeni sağlamıştır. Bursa’nın ünü sınırlarını aşmış 5 yemeği vardır: İskender Kebap, İnegöl Köfte, Kemalpaşa Tatlısı, Mihaliç Peyniri, Cantık ve Kestane Şekeri… Bir de artık genellikle kitaplardaki tanımlarıyla yaşayan ve de tarih olmuş yemekler…
Çorbalardan; tarhana çorbası, sütlü oğmaç çorbası, yeşil mercimekli oğmaç çorbası, düğün çorbası, balık çorbası, ekşili baş çorbası, yabani otlardan; kaygana, yaban pırasası, melki, balıkotu vb. Sebze yemeklerinden; Kurutulmuş yeşil fasulye yemeği, kestaneli etli lahana dolması, keşkek, yumurta dolması, patates köftesi, zeytinyağlı yaprak sarması. Tatlılar; cennet köşkü, dilber dudağı, cevizli baklava, peynir tatlısı, incir dolması, zerde.
Rumeli göçmenlerinin yoğun olarak yaşadığı Bursa’da, Rumeli mutfağının etkisi de hayli fazladır. Göçmenlerin geldiği yörelere göre farklılaşan bu lezzetlerle Bursa sofrası daha da zenginleşmiştir. Örneğin, Bulgaristan göçmenleri daha çok köfte, mercimek, kumpir, momelega (Mısır unundan yapılan, yöre halkı arasında “kaçamak” olarak bilinen bir tatlı) yapar. Arnavut ve Boşnaklar ise daha çok hamur işi yemekler ve börekleri ile ünlüdür. Filiye, mişoriz gibi özel yemekleri de vardır.
Bursa Mutfağından Seçmeler
Türkiye’nin dört bir yanına yayılmasının yanı sıra uzun yolculuklara çıkıp Avrupa’ya, Avusturalya’ya,Rusya’ya kadar giden döner kebap ve kestane şekerinin memleketi Bursa’dır. Ayrıca Bursa’nın verimli topraklarında yetişen çilek, şeftali, kestane, zeytin (Gemlik) de Bursa ile özdeşleşmiş ürünler arasındadır.
Bursa’da iklim ve coğrafyanın tarıma elverişli olması nedeniyle her tür sebze ve meyve çeşidi bulunmaktadır. Bu da Bursa mutfak kültürünün zenginleşmeni sağlamıştır. Bursa’nın ünü sınırlarını aşmış 5 yemeği vardır: İskender Kebap, İnegöl Köfte, Kemalpaşa Tatlısı, Mihaliç Peyniri, Cantık ve Kestane Şekeri… Bir de artık genellikle kitaplardaki tanımlarıyla yaşayan ve de tarih olmuş yemekler…
Çorbalardan; tarhana çorbası, sütlü oğmaç çorbası, yeşil mercimekli oğmaç çorbası, düğün çorbası, balık çorbası, ekşili baş çorbası, yabani otlardan; kaygana, yaban pırasası, melki, balıkotu vb. Sebze yemeklerinden; Kurutulmuş yeşil fasulye yemeği, kestaneli etli lahana dolması, keşkek, yumurta dolması, patates köftesi, zeytinyağlı yaprak sarması. Tatlılar; cennet köşkü, dilber dudağı, cevizli baklava, peynir tatlısı, incir dolması, zerde.
Rumeli göçmenlerinin yoğun olarak yaşadığı Bursa’da, Rumeli mutfağının etkisi de hayli fazladır. Göçmenlerin geldiği yörelere göre farklılaşan bu lezzetlerle Bursa sofrası daha da zenginleşmiştir. Örneğin, Bulgaristan göçmenleri daha çok köfte, mercimek, kumpir, momelega (Mısır unundan yapılan, yöre halkı arasında “kaçamak” olarak bilinen bir tatlı) yapar. Arnavut ve Boşnaklar ise daha çok hamur işi yemekler ve börekleri ile ünlüdür. Filiye, mişoriz gibi özel yemekleri de vardır.
Bursa Mutfağından Seçmeler
Bursa Güveç: Kuzu eti, domates, biber, mantar, özel baharatlar ve soslarla hazırlanan yemek güvece konularak fırında pişirilir.
Sultan Tabağı: Piliç eti, domates, biber, mantar, tuz, karabiber ve kekik harmanlanarak fırınlanır. Pişen yemek soğumaması için bakır fondüde servis edilir.
Uludağ Tatlısı: Küçük tart hamurunun üzeri kestane püresiyle doldurulur. Kestanenin üzeri çikolata ve kaymakla kaplanır. Üzerinde dondurmayla servis yapılabilir.
Uludağ Ezmesi: Süzme yoğurt, salatalık kabuğu, taze nane, sarımsak ve zeytinyağı karıştırılarak hazırlanan bir mezedir. (Zeytinyağlısı da yapılıyor).
Ayrıca; kereviz dolması, patlıcan silkmesi. Etli Yemeklerden; Yörük kebabı, keşkek, av hayvanlarından yapılan yahni, ekşili köfte, İnegöl köfte, ciğer sarması, mumbar dolması, pide kebabı, şipit. Hamur İşleri; mantı (nohutlu, sade ve kıymalı), cantık, cevizli lokum, kuru yufka böreği, Mısır böreği, hamur bamyası, asude, pırasa böreği, dızmana. Özel günlerde düğün ve bayramlarda; keşkek…
GÖRSELLER;
MERSİNİN MEŞUR YERLERİ
Toros Dağları'nın yeşiline sırtını dayamış bir Akdeniz şehri: Mersin
Mersin, Akdeniz'in en gelişmiş şehirlerinden biri. Son yıllarda turizmin büyük bir atak yaptığı Mersin artık yaz tatilleri için en çok tercih edilen kentler arasında. Eğer siz de Mersin'de bir tatil planlıyorsanız ve Mersin'de gezilecek yerleri araştırıyorsanız sizin için hazırladığımız Mersin gezilecek yerler listesine bir göz atın...
Müzeler: Mersin köklü bir tarihi günümüze taşıyan bir kent. Bu tarihle tanışmak içinse Mersin müzelerini ziyaret etmek gerekiyor. Mersin geziniz sırasında gezebileceğiniz başlıca müzeler şöyle: Mersin Müzesi, Tarsus Müzesi, Narlıkuyu Mozaik Müzesi, Taşucu Arslan Amphora Müzesi, Üçgüzeller Mozaik Müzesi, Anamur Müzesi, Silifke Müzesi, Mustafa Erim Mersin Kent Tarihi Müzesi ve Nusrat Mayın Gemisi
Antik Kentler: Mersin'in geçmişinde yolculuğa çıkmak isteyen tarih meraklılarına bir diğer önerimiz ise Mersin'deki antik kentleri gezmleri. Nagidos Antik Kenti, Kelenderis Antik Kenti, Soli Antik Kenti, Anemurium Antik Kenti, Olba Antik Kenti, Uzuncaburç Kalıntıları,Öküzlü Ören Yeri Mersin'de en çok ziyaret edilen antik kentler arasında yer alıyor.
Camiler, Kiliseler: Mersin, ülkemizde kültür mozaiğinin en belirgin şekilde görüldüğü yerlerden biri. Bu nedenle Mersin'de gezerken pek çok cami, medrese, kilise ve manastır görebilirsiniz. Bunlar arasında Eski Camii, Müftü Camii, Mersin Ulu Camii, Eshab-ı Kehf Camii, Mamure Camii, Alaaddin Camisi, Kubat Paşa Medresesi, Hazreti Mikdat Camii, Dağpazarı Kilisesi, Cambazlı Kilisesi, Aya Tekla Kilisesi, Alahan Manastırı görmenizi önerdiğimiz tarihi yapılardan.
Kaleler: Mersin'de keşfedebileceğiniz pek çok tarihi yapı yer alıyor. Bunlardan biri de Mersin kaleleri. Görmenizi öneridğimiz Mersin kaleleri ise şunlar: Mersin Asar Kalesi, Belenkeşlik Kalesi, Mut Kalesi, Mamure Kalesi, Silifke Kalesi, Mezgit Kalesi, Kızkalesi Deniz Kalesi, Gülek Kalesi, Gediği Kalesi, Çandır Kalesi, Sinap Kalesi, Susanlık Kalesi, Softa Kalesi, Gözne Kalesi.
Yaylalar: Mersin'e yaz aylarında bulunuyorsanız ve yüksek sıcaklıklardan biraz uzaklaşıp serin havada vakit geçirmek isterseniz adresiniz Mersin yaylaları olmalı. Gözne Yaylası, Soğucak Yaylası, Kızılbağ Yaylası, Fındıkpınarı Yaylası, Çamlıyayla, Gülek Yaylası, Sorgun Yaylası, Balandız Yaylası, Kırobası Yaylası, Gökbelen Yaylası ve Bardat Yaylası Mersin'de en çok ziyaret edilen yaylalar.
Plajlar: Mersin, Akdeniz'de yaz turizminin geliştiği bölgelerden biri. Bunda elbette masmavi deniz ve tertemiz plajların rolü büyük. Mersin'de denize girmek isterseniz gitmenizi önerdiğimiz plajlar arasında Kazanlı Plajı, Kocahasanlı Plajı, Ayaş Plajı, Tömük Plajı, Kargıpınarı Plajı, Susanoğlu Plajı, Atayurt Plajı, Kızkalesi Plajı, Kapızlı Plajı, Akçakıl Plajı, Soğuksu Plajı, Pullu Orman Plajı yer alıyor.
Yaz aylarında Mersin'e gidecekseniz ve deniz tatili yapmak istiyorsanız Kızkalesi, Kargıpınarı, Kumkuyu, Mersin Ayaş, Silifke, Taşucu,Atakent Susanoğlu ve Narlıkuyu'yu gezmenizi öneriyoruz.
Mersin'in Silifke ilçesinin 31 km güneybatısında, dağların ardında saklı kalmış bir yer Tisan Yarımadası.Akdeniz'in saklı cenneti olarak tabir edilen Tisan Yarımadası, beyaz evleriyle de Bodrum'u anımsatmıyor değil.
Mavi ve yeşilin buluştuğu bir noktada bulunan Tisan Yarımadası, Yunan kolonisi olarak kurulmuş bir antik kent aslında. Tarihi dokunun ve doğal güzelliklerin harmanladığı Akdeniz'in bu cennet koyu, görenleri adeta etkisi altına alıyor.
Eski adıyla Aphrodisias Antik Kenti olarak bilinen Tisan, beldenin denize uzanan burnunda yer alıyor. Tisan Yarımadası, Kıbrıs Harekatında, helikopterle bu bölgeden geçen bir albay tarafından keşfedilmiş.
Bembeyaz kumu, turkuaz rengi deniziyle adeta mercan koylarını andıran Tisan Yarımadası, son zamanlarda dalış meraklılarının da ilgi odağı haline geldi.
Eğer yolunuz Mersin'e düşerse, bu saklı cenneti keşif listenize eklemeyi lütfen ihmal etmeyin. Şimdiden iyi tatiller dileriz.
Mavi ve yeşilin buluştuğu bir noktada bulunan Tisan Yarımadası, Yunan kolonisi olarak kurulmuş bir antik kent aslında. Tarihi dokunun ve doğal güzelliklerin harmanladığı Akdeniz'in bu cennet koyu, görenleri adeta etkisi altına alıyor.
Eski adıyla Aphrodisias Antik Kenti olarak bilinen Tisan, beldenin denize uzanan burnunda yer alıyor. Tisan Yarımadası, Kıbrıs Harekatında, helikopterle bu bölgeden geçen bir albay tarafından keşfedilmiş.
Bembeyaz kumu, turkuaz rengi deniziyle adeta mercan koylarını andıran Tisan Yarımadası, son zamanlarda dalış meraklılarının da ilgi odağı haline geldi.
Eğer yolunuz Mersin'e düşerse, bu saklı cenneti keşif listenize eklemeyi lütfen ihmal etmeyin. Şimdiden iyi tatiller dileriz.
Meydancık Kalesi, Gülnar ilçesine bağlı olan Tırnak Köyü yakınlarında yer alıyor. Sarp bir tepenin üzerinde bulunan kalenin tarihi ise M.Ö. 7. yüzyıl öncesine dayanıyor. Kale, aktif olarak Luwiler, Persler ve Mısırlılar tarafından kullanılmıştır. Sonraki dönemlerde ise Geç Roma ve Bizans dönemlerinde tekrar önem kazanmıştır.
Meydancık Kalesi'nde yapılan arkeolojik kazılar sonucunda birçok tarihi kalıntı gün yüzüne çıkarılmıştır. Kalıntıların bazıları Silifke Müzesi'nde sergileniyor. Bir diğer adı Kirshu Kalesi olan bu tarihi değerin anıtsal kapısını ve mezar yapılarını mutlaka görmelisiniz
MERSİNİN MEŞUR YEMEKLERİ
GÖRSELLER;
ADANA’DA GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER
Adana’nın geleneksel açıdan çok turistik bir şehir olduğunu söylemek yanlış olur. Tarım, iş ve sanayi kenti olan bu Adana’nın yabancı misafirleri genelde ticari amaçlarla gelen iş insanları ya da transfer yolculardır. Ancak ciddi bir gastronomi turizmi de özellikle ülkemizde uçuşların kolaylaşması ve büyük şehirlerdeki lezzetleri kaybolması ile gelişmektedir. Ayrıca Adana, sağlık turizmi açısından da bölgesinde lider olmakla birlikte ülkemizin yüz akıdır. Özellikle belirtelim ki Adana’nın tarihi yapısı tam bir ‘gerçeklik’ barındırır, neredeyse Ege illeri kadar çok sayıda antik kente toprak sahipliği yapan bu Çukurova kenti yılların tarihi birikimi ve zengin toprakları ile, Adana’da görülecek tarihi ve kültürel birçok eseri barındırıyor. Adana gezisi, yavaş yavaş yapılacak, sindirilecek, doya doya yenilen yemeklerin eşlik edeceği bir yolculuk.
Adana Şehir İçinde Gezilecek Yerler
Adana Taş Köprü: Adana’nın sembol yapısı Taş Köprü taaa Roma döneminde yapılmış, günümüzde Seyhan ve Yüreğir merkez ilçelerini birbirine bağlayan tarihi bir yapıdır. Birkaç sene öncesine kadar araç trafiğine de açık olan yapı bu özelliğiyle Dünya’nın araç trafiğine açık en eski köprüsüdür. 21 gözlü inşa edilen köprünün kara kısmı dolgularla küçülerek bugün 14 gözlü olarak ayaklı tarih olarak şehrin tam ortasında heybetiyle dikilmektedir.
Adana Ulu Cami: (Ramazanoğlulları Cami): Adana’nın sembol yapılarındandır. Tarih dersleri boyunca anlatılan beylikler var ya, hah onlardan Ramazanoğulları döneminde; 1541’te tamamlanmış tarihi bir yapıdır. Mimarisi Selçuk ve Memluk tarzını taşır. Merkez Camii’den önce Adana’nın en büyük camisidir.
Adana Merkez Sabancı Camii: Seyhan Nehri’nin hemen kıyısında, aynı isimli Adana Merkez Park’ın yanında camii Türkiye’nin ve Orta Doğu’nun en büyük camisidir. 99 metre yükseklikteki 6 minaresi ile etkileyici bir eserdir. Hakkında detaylı bilgi yazımız ileride eklenecek.
Adana Arkeoloji Müzesi: Tarih boyu defalarca kez taşınmış olup, şu an şehrin merkezinde Reşatbey’de ziyarete açıktır. Çukurova bölgesindeki arkeolojik kazılardan çıkan eserler sergilenir. Giriş 5 TL olup müze kart geçerlidir, ancak 2014 itibariyle geçici olarak ziyarete kapalıdır.
Adana Merkez Park: Sabancı Merkez Camii ile birlikte nehrin kenarında yer alan devasa alan gerçekten botanik bir nefes alanıdır. Oldukça geniş çim alanda, çeşitli ağaçlar ve doğanın huzuru Avrupai merkez kent park kültürünün önemli bir örneğidir.
Tarihi Kazancılar Çarşısı: Büyük Saat’in yanında yer alan tarihi çarşı, geleneksel Anadolu kapalıçarşı örneklerinin eskilerinden biridir. Bakırcıların ve kazancıların çarşısı olsa da günümüzde gündelik ihtiyaçlara yönelik her türlü dükkan bulunur.
Büyük Saat: 32 metre uzunluğu ile Türkiye’nin en büyük saat kulesidir. 1881’de inşasına başlanıp 1 yılda hizmete açılmıştır. Malum o dönem saat kuleleri modernleşmenin sembolüdür. Kendisinden 5 sene sonra inşa edilen ülkemizin en büyük ikinci saat kulesi Dolmabahçe Saat Kulesi’nden (27 metre) 5 metre daha uzundur. Şehrin çarşı bölümünde yer alır. Belediyenin armasında yer alan kule budur.
Adana Çarşı Hamamı: Büyük saatin karşısındaki hamamın önü dükkanlarla kapatılmıştır. Yine Ramazanoğulları döneminden kalan haman 1529’dan beri açıktır. Şuanda da yarım gün kadınlara, yarım gün erkeklere hizmet veren özel işletmedir.
Adana Etnografya Müzesi: Çukurova’nın yerlileri ve Toroslar’ın yerlileri sayabileceğimiz yörüklere yönelik tarihi eşyaları barındıran müze 1983’te açılmış, şehir merkezi Kuruköprü Mahallesi’ndedir. Bizi içindekilerden ziyade 1845’te inşa edilmiş bir kilise olan binası etkiler. Giriş ücretsizdir.
Misis Mozaik Müzesi: Adana Arkeoloji Müzesi’ne bağlı olarak hizmet veren, sadece meraklısına yönelik içerik bulunduran, Antik Misis döneminden kalma mozaiklerin sergilendiği bir müzedir. Önceliğiniz olmasın deriz. Giriş ücretsizdir.
Çoban Dede parkı ve Çoban Dede Türbesi: Şehrin tarihinde yer edinmiş Karslı köyü’nün önde gelenlerinden Çoban Dede’nin türbesi nedeniyle gündüz ibadete, doğal yapısı ve nehir manzarası sebebiyle de gece akşamcılara hizmet veren multikültürel bu bölge Seyhan Nehri’nin kıyısında bir tepededir… Önceliğiniz olmasın ancak vakit çoksa gidilebilir.
Hasan Ağa Camii: Adana’daki tek Osmanlı mimarisi eseri camidir. 1558 yılında çivi kullanmadan yapılmış olması özelliğiyle turistik değeri vardır. Sade, alçak katlı, tek şerefeli bir minareye sahiptir.
Seyhan Barajı, Baraj Gölü: Akdeniz’e dökülen en büyük akarsu olan Seyhan Nehri, Adana il merkezine de yıllar boyu katkı sağlamış durumda. Bu doğal güzellik, zamanında taşkınları önlemek için bir barajla ve aynı baraj üzerindeki güzellikleriyle de yerel halka serinleme fırsatı sunuyor. Siz de Adanalılar gibi nehir kıyısında yürüyüş yapabilir, atıştırabilir ve keyif çatabilirsiniz.
Eski Baraj ve Regülatör Köprü: Adana yeme içme notlarımızda bulunan birçok basit lezzeti keşfedebileceğiniz baraj gölü kıyısı ve eski bagaj, aynı zamanda Seyhan regülatör köprüsü ile kıyı şeridi ile de gezinmek için birebir. Sokak tezgahlarından bici bici, şalgam suyu v.s. için iyi bir noktadır.
Adana Atatürk Evi Müzesi: 1923’te Ata’nın kenti ziyaretinde konuk olduğu ev, 1981’de doğumunun yüzüncü yılında müze olarak hizmete açılmıştır. İçeriği kadar 19.yy tipik Adana evlerinin korunmuş önemli bir örneği olan binada çeşitli odalar ziyarete açıktır. Merkez Yüreğir ilçesi Seyhan Caddesi’ndedir. Kültür Bakanlığı’na bağlı olup giriş ücretsizdir.
Dilberler Sekisi: Yeni Adana Projeleri kapsamında Seyhan Nehri kıyısında yapılmış sekidir. Yürüyüş ve bisiklet yoluyla birlikte var olan göl ve nehir manzaralı kafe ile hizmet verir. Dinlence, spor ve mesire alanıdır.
Adana Civarında Gezilecek Yerler
Anavarza Kalesi ve Antik Kenti: Merkezden 70 km. kadar mesafede Kozan ilçesinin Ceyhan ilçe sınırında antik dönemden kalan Anavarza Kenti’nde ne yazık ki günümüzde neredeyse hiçbir şey ayakta değildir. Klikya’nın bu önemli eserinden sadece hamam, kilise, devasa sur ve sütunlu yol şuan yaşıyor olmakla birlikte, kentin zirvesindeki kale oldukça sağlam bir şekilde ayaktadır. Kültür Bakanlığı’na bağlı Anavarza Ören Yeri’nin girişi ücretsizdir.
Misis Antik Kenti: Ceyhan Nehri kıyısında tarihi İpek Yolu’nun bir parçası olarak kalan bölge tarih boyu on beşten fazla medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bir yapının mozaik taban döşemeleri, akropol surları, hamam, su kemerleri ve 9 gözlü bir taş köprü hâlâ yaşatabildiğimiz kalıntılar olarak ülkemizin topraklarını beslemektedir ve Adana’nın şehir dışında görülecek yerleri listesinin başında yer alır.
Şahmeran Kalesi: (Yılankale) (Yılanlıkale): Adana il sınırları içinde kalan yapı şehir merkezinden biraz uzaktadır. Çukurova’nın ender yükseltilerinden birine konumlanmış olup, tarih boyu İpek Yoluna bekçilik yapmış olan bu eser, ziyaretçilerine tarihi bir yolculuk sunuyor. 12. yy’dan kalan yapının resmi adı Yılankale olmakla beraber biz Adanalılar Şahmeran deriz niyeyse.
Şar Antik Kenti: Uzak Tufanbeyli İlçesi’nin kuzeyinde Kayseri sınırlarına çok çok yakın alanda Hitit, Roma ve Bizans eserleri yer alır. Günümüze ayakta kalabilmiş eserlerin çoğu Roma dönemine aittir. Giriş ücretsiz olup, bizim hiç gitmemiş olduğumuzu belirtelim.
Ayaş Antik Kenti: Adana’nın aynı zamanda bir Akdeniz şehri olduğunun ve denize kıyısının olduğunu gösterircesine (Haritadan bakınca herkes Adana’yı deniz kıyısında sanar, oysa ki il merkezi denize bayağı mesafelidir) kıyı ilçemiz Yumurtalık’ta yer alan şirin liman kasabası ve tarihi kalıntıların yerleşimi. MÖ 4’ün sonlarında MÖ 3’e yakın yapılan savaşta Büyük İskender’in, Pers İmparatoru Dara’yı yenmesinin ardına yerleşen Makedon komutanlar tarafından inşa edilmiş bir liman kenttir. Vakti olanların gitmesini öneririz.
Varda Köprüsü: Batı tarafında Karaisalı ilçesinde yer alan bu muazzam demir yolu köprüsü 99 metre yüksekliğinde ve 200 metre uzunluğundadır, 1912’de Almanlar tarafından inşa edilmiştir. Sadece yapıyı görmek için bile giden gezginler bulunmaktadır. İlçe, konuklarına köprü ile birlikte Kapıkaya Kanyonu’nun doğal güzelliklerini de vadeder.
Feke Kalesi: Feke ilçesindeki bu tarihi kale de İpek Yolu’nun bir başka korucusudur. 12. yüzyıldan kalma kalenin kendi kadar, manzarası etkileyicidir. İçindeki bahçesi ve havuzu günümüze kadar yaşamayı başarmıştır. Feke Adana’ya 125 km. kadar mesafededir.
Adana Sahilleri, Yumurtalık ve Karataş İlçeleri: Keşfetsene‘de dürüstlük esastır. O zaman açık konuşalım sahil turisti profili, bu bölgede biraz düşüktür. Öyle geleneksel Akdeniz sahillerindeki kitleyi beklemeyin. Deniz kalitesi de düşüktür, kumsallar da oldukça bakımsızdır. Hemşehrilerimiz ve dostlarımız kızmasın, biz kimseye önermeyiz. Antalya olmuyorsa da Mersin’e gidilsin daha kaliteli deniz keyfi için.
Adana’ya Komşu Gezilecek Şehirler
Kesinlikle Hatay ve Mersin, Mersin sahil şeridi ile birlikte ilk akla gelen önemli zenginliklerden. Ayrıca fırsatı, vakti olanlara Adana’nın komşu illerini de sayalım: Kahramanmaraş, Niğde, Osmaniye ve Kayseri.
ADANANIN MEŞUR YEMEKLERİ
Adana'nın Meşhur Yemekleri Nelerdir?
Türk mutfağının önemli adreslerinden biri Adana'dır.
Adana özellikle kebap çeşitleri ve et yemekleri, sıcak mezeleri ile Adana'ya has içecekleri ile vazgeçilmez tatlardan ve meşhur yemeklerden söz ettiren bir yöremizdir.
Adana özellikle kebap çeşitleri ve et yemekleri, sıcak mezeleri ile Adana'ya has içecekleri ile vazgeçilmez tatlardan ve meşhur yemeklerden söz ettiren bir yöremizdir.
Adanın En Meşhur Yemekleri Nelerdir?
Adana yemeklerini tanımak için öncelikle Adana mutfağını tanımak gerekiyor.
Adana Mutfağı
Adana yöresinin zengin bir mutfağı bulunmaktadır. Mutfağın bu kadar zengin olmasının nedeni çeşitli kültürlerin etkisinde kalmasıdır. Adana yemeklerinin en büyük özelliği un, bulgur, et ve çeşitli baharatların kullanılmasıdır. Aynı zamanda süt, yoğurt, peynir ve çökelek de bol miktarda kullanılmaktadır. Adana kebabı çok ünlüdür. Bunun yanında bol yeşillik, ezme, salata yenir ve mevsimine göre ayran veya yöreye özgü şalgam suyu içilir. Kesme ya da hamur çorbası, yüzük çorbası, düğün çorbası, sebze yemeklerinden süllüm, mercimekli ıspanak başı, kabak çintmesi, bulgur yemeklerinden ekşili topalak, sarımsaklı köfte, içli köfte, sakatat dolması, kebaplardan Adana kebabı, içeceklerden şalgam veya meyan kökü, tatlılardan karakuş tatlısı, taş kadayıfı ve halka tatlısı Adana mutfağının özgün yemeklerindendir
Adana yemeklerini tanımak için öncelikle Adana mutfağını tanımak gerekiyor.
Adana Mutfağı
Adana yöresinin zengin bir mutfağı bulunmaktadır. Mutfağın bu kadar zengin olmasının nedeni çeşitli kültürlerin etkisinde kalmasıdır. Adana yemeklerinin en büyük özelliği un, bulgur, et ve çeşitli baharatların kullanılmasıdır. Aynı zamanda süt, yoğurt, peynir ve çökelek de bol miktarda kullanılmaktadır. Adana kebabı çok ünlüdür. Bunun yanında bol yeşillik, ezme, salata yenir ve mevsimine göre ayran veya yöreye özgü şalgam suyu içilir. Kesme ya da hamur çorbası, yüzük çorbası, düğün çorbası, sebze yemeklerinden süllüm, mercimekli ıspanak başı, kabak çintmesi, bulgur yemeklerinden ekşili topalak, sarımsaklı köfte, içli köfte, sakatat dolması, kebaplardan Adana kebabı, içeceklerden şalgam veya meyan kökü, tatlılardan karakuş tatlısı, taş kadayıfı ve halka tatlısı Adana mutfağının özgün yemeklerindendir
Adananın Meşhur Yemekleri Resimli - Adananın Meşhur Yemekleri Nelerdir? - Adana Mutfağı
Bakımlıyız.Com - Adananın Meşhur Yemekleri Resimli
Bakımlıyız.Com - Adananın Meşhur Yemekleri Resimli
En ünlü yemeği Adana Kebap'tır genelde Şalgam ile tüketilir.
Diğer yemekleri Bamya Dolması- Etli Dolma- İçli Köfte- Aşlama (Meyan Kökü ile yapılan soğuk bir şerbet)-Analı kızlı (Çorba)- Güç( Adana'ya özgü bir Sandviç)-Karakuş (Tatlı)-Bici (Nişasta ile yapılan bir tatlı)
içli köfte
Aşlama (Meyan Kökü ile yapılan soğuk bir şerbet)
Analı kızlı (Çorba)
Karakuş tatlısı
Bici (Nişasta ile yapılan bir tatlı)
BAZI ADANA YEMEKLERİNİN TARİFLERİ
Şırdan Dolması
Şırdan Dolması Malzemeleri:
[4 Kişilik]
250 gr. kıyma
4 adet şırdan
Yarım kilo soğan
Yarım kilo pirinç
1 yemek kaşığı biber salçası
1 tatlı kaşığı karabiber
1 tatlı kaşığı tuz
[4 Kişilik]
250 gr. kıyma
4 adet şırdan
Yarım kilo soğan
Yarım kilo pirinç
1 yemek kaşığı biber salçası
1 tatlı kaşığı karabiber
1 tatlı kaşığı tuz
Temizlenişi:
İçi temizlenmiş şırdanların evvelce her iki yüzü de soğuk suyla, sonra sıcak suyla defalarca yıkanır. İyi bir şekilde
temizlendikten sonra bir kaç saat tuzlu ayrıca limonlu suda bekletilir ve yeniden yıkanır. Temizliği oldukça uzun ayrıca zahmetlidir.
Yapılışı:
Soğanlar minik minik doğranır. kıyma Pirinç, ve diğer malzemeler eklenerek karıştırılır.
Malzemeler, şırdanlara el yordamıyla doldurulur. Bütün şırdanlar doldurulduktan sonra tencereye yerleştirilir. üç su bardağı su ve tuz ilave edilip, 60 dakika pişirilir, üzerine bolca kimyon serpilerek yenir. Afyet olsun.
İçi temizlenmiş şırdanların evvelce her iki yüzü de soğuk suyla, sonra sıcak suyla defalarca yıkanır. İyi bir şekilde
temizlendikten sonra bir kaç saat tuzlu ayrıca limonlu suda bekletilir ve yeniden yıkanır. Temizliği oldukça uzun ayrıca zahmetlidir.
Yapılışı:
Soğanlar minik minik doğranır. kıyma Pirinç, ve diğer malzemeler eklenerek karıştırılır.
Malzemeler, şırdanlara el yordamıyla doldurulur. Bütün şırdanlar doldurulduktan sonra tencereye yerleştirilir. üç su bardağı su ve tuz ilave edilip, 60 dakika pişirilir, üzerine bolca kimyon serpilerek yenir. Afyet olsun.
**********************
Tırşik
Tırşik Malzemeleri:
1 kase yoğurt
1 kg Tırşik yaprağı
1 kg nohut ile dövme
1 çorba kaşığı tuz
4 yemek kaşığı un
Yeterince su
1 kase yoğurt
1 kg Tırşik yaprağı
1 kg nohut ile dövme
1 çorba kaşığı tuz
4 yemek kaşığı un
Yeterince su
Yapılışı :
Tırşik yaprağı ince şekilde doğranılır. Doğranan tırşik yaprağı bol suda temizce yıkanlır. Bir kase yoğurt çırpılır, nohut ayrıca dövme birlikte yıkanılır.
Su ısıtıldığında bunlar tencerenin içine konulur, tuz ilave edilir. İyice karıştırılır üzerine un eklenilir. Bu yaptığımız yemek pişirilmeden önce bir gün bekletilir. Ve Sonra yemek ocağa konularak iyice kaynatılır.Tırşik'in piştiğini anlayınca yemek ocaktan alınır ve tabaklara servis yapılır. Afyet olsun
Su ısıtıldığında bunlar tencerenin içine konulur, tuz ilave edilir. İyice karıştırılır üzerine un eklenilir. Bu yaptığımız yemek pişirilmeden önce bir gün bekletilir. Ve Sonra yemek ocağa konularak iyice kaynatılır.Tırşik'in piştiğini anlayınca yemek ocaktan alınır ve tabaklara servis yapılır. Afyet olsun
**********************
Çakıldaklı
Çakıldaklı Malzemesi :
Yarım kg patlıcan
Yarım kg biber
Yarım kg domates
Yarım kg fasulye
Yarım kg dövme
Yarım kg nohut
2 tane patates
Yarım kg patlıcan
Yarım kg biber
Yarım kg domates
Yarım kg fasulye
Yarım kg dövme
Yarım kg nohut
2 tane patates
Yapılışı :
Biber, patlıcan, fasulye ve domates küçük küçük doğranır.Dövme ve nohut iyice yıkanır. Isıtılmış su tencereye aktarılır. Bu malzemeler piştikten sonra sarımsak dövülür. Salça, nane ve yağ karıştırılıp tavada kavrulur. Çorbanın üzerine dökülür ve çakıldaklı çorbamız yemeğe hazır olur.
*********************
Dul Avrat Çorbası
Dul Avrat Çorbası Malzemeleri:
Mercimek 2 s.b.
2 su bardağı Un
Kuru nane
Limon
Teryağ
Salça
Mercimek 2 s.b.
2 su bardağı Un
Kuru nane
Limon
Teryağ
Salça
YAPILIŞI:
Unu bir tepsi içinede eleyelim. su ayrıca tuz ve karışımı ile yoğurarak kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edelim.
Bir süre beklettikten sonra, oklava ile 3 mm. kalınlığında yufkalar açalım.
Uzun şeritler kesin. Bu şeritleri üst üste koyarak, küçük küçük kıyın. Hamurların birbirine yapışmaması için yufkaların üzerine un serpin. Bütün hamuru bu yolla küçük kareler şeklinde pul pul kesip bir kenara ayırın. diyer yandan mercimeği suda haşlayın. Bir iki taşım kaynatın. Haşlanmış mercimeklerin içine kestiğiniz hamurları atın. Tuzunu ekin. Hamurlar pişince bir adet limon suyunu sıkıp ateşten indirin. Eritilmiş yağa biber salçası, nane karıştırarak, yaptığınız çorbanın üzerine dökün. Sıcak sıcak ikram edin. Afyet olsun.
Unu bir tepsi içinede eleyelim. su ayrıca tuz ve karışımı ile yoğurarak kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edelim.
Bir süre beklettikten sonra, oklava ile 3 mm. kalınlığında yufkalar açalım.
Uzun şeritler kesin. Bu şeritleri üst üste koyarak, küçük küçük kıyın. Hamurların birbirine yapışmaması için yufkaların üzerine un serpin. Bütün hamuru bu yolla küçük kareler şeklinde pul pul kesip bir kenara ayırın. diyer yandan mercimeği suda haşlayın. Bir iki taşım kaynatın. Haşlanmış mercimeklerin içine kestiğiniz hamurları atın. Tuzunu ekin. Hamurlar pişince bir adet limon suyunu sıkıp ateşten indirin. Eritilmiş yağa biber salçası, nane karıştırarak, yaptığınız çorbanın üzerine dökün. Sıcak sıcak ikram edin. Afyet olsun.

.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)

.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)


.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)